BAU Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Türker Kılıç’ın kongre başkanlığını, onursal başkanlığını ise Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Departmanı’ndan Prof. Dr. Erdener Timurkaynak’ın yaptığı 6. ISMA Kongresi, tüm dünyada beyin cerrahisinin çeşitli alanlarında öncü konumunda olan otoriteleri biraraya getirdi.
Modern Mikrocerrahi Anatomisi’nin “babası” olarak bilinen Prof. Dr. Albert Rhoton’un yanında eğitim alan, “RhotonCamiası”nı buluşturan kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan dünyaca ünlü beyin cerrahları, kongre boyunca tartışılan beyin tümörü cerrahisinde yaşanan önemli gelişmeler ve yeni teknikler hakkında güncel bilgilerini paylaştılar.
Kongre kapsamında dün düzenlenen basın toplantısına Harvard Tıp Fakültesi Brigham and Women’s Hospital Kafa Tabanı Cerrahisi Birimi Direktörü Prof. Dr. Ossama Al – Mefty, Bonn Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Departmanı Başkanı Prof. Dr. Johannes Schramm, Japonya Saga Üniversitesi Nöroşirürji Departmanı Başkanı Prof. Dr. Toshio Matsushima, İsveç Karolinska Hastanesi Nöroşirürji Departmanı Başkanı Prof. Dr. Tiit Mathiesen ve kongre başkanı BAU Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Türker Kılıç katıldı.
Türk beyin cerrahları dünya bilimine en fazla katkıda bulunan hekimler
Basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Türker Kılıç, tüm dünyada en hızlı gelişen bilim alanları olan dijital teknoloji ile beyin ve tümör biyolojisi alanlarının beyin cerrahisinin gelişimine olan önemli etkisini vurguladı. Basın toplantısına katılan dünyaca ünlü beyin cerrahlarının, tüm dünyada beyin cerrahisi alanında en gelişmiş ilk 5 ülkeden geldiğini hatırlatan Prof. Dr. Kılıç, Türkiye’nin de beyin cerrahisi alanında yayın sayısı açısından dünyadaki sıralamada ilk 6 – 10 arasında yer aldığının altını çizdi. Ülkemizin ekonomik güç açısından son 20 yılda ilk 17 – 20’de yer aldığı göz önüne alındığında beyin - sinir cerrahisinin ekonomik gücümüzün ilerisinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Kılıç, Türkiye’de beyin cerrahlarının dünya bilimine en fazla katkıda bulunan hekimler olduğunu ifade etti.
Dünyadaki bilimsel gelişmelerin, özellikle beyin hastalıklarının tedavisindeki geliştirici etkisiyle ülkemiz beyin cerrahisinde de pek çok klinik yenilik getirdiğini anlatan Prof. Dr. Kılıç, şunları söyledi:
“Son yıllardaki moleküler biyoloji ve genetik alanındaki gelişmeler kişiye özgü tedavi anlayışını doğurdu. Geldiğimiz noktada sadece her hastanın değil, her tümörün de kendine özgü bir canlı olduğu fikri gelişti. Bu nedenle cerrahiyi anatomik olarak kişiye özelleştirmek yetmez, tedaviyi biyolojik olarak tümöre de özelleştirmek gerekir. Bu alandaki klinik uygulamaların beyin tümörleri ve hipofiz adenomlarının tedavisinde yakın gelecekte yer bulacağına inanıyoruz.”
“Beyin tümör bankaları” yeni ilaçlara hizmet edecek
Beyin tümörlerine yönelik kişiye özgü tedavilerin geliştirilebilmesi için beyin tümör bankalarına ihtiyaç olduğunu belirten Prof. Dr. Türker Kılıç, ülkemizde bu konuda dünyanın en zengin doku bankalarından birine sahip olduğumuzu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Söz konusu bu bankalar sayesinde ameliyatta elde edilen tümör dokusunun genetik analizi, moleküler tanımlaması yapılarak uygun olabilecek ilaç tedavileri konusunda klinikte uygulanabilecek araştırmalar yapılabilmektedir. Beyin tümör bankaları, hem bu alanda bilgi üretebilmek amacıyla hastalıklı beyin dokusunun biriktirilmesine hem de deneysel kullanıma hazır tutulmasına olanak vermektedir.”
Basın toplantısına katılan Harvard Tıp Fakültesi Brigham and Women’s Hospital Kafa Tabanı Cerrahisi Birimi Direktörü Prof. Dr. Ossama Al – Mefty, son yıllarda beyin tümörlerinin tedavisinde önemli yollar alındığını belirterek, “Tümörün dilini daha da iyi anlamak için yeni cerrah – bilim insanlarına ihtiyacımız var” diye konuştu.
“Tümörü küçülten ilaç tedavileri yeni bir çığır açtı”
Bonn Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Departmanı Başkanı Prof. Dr. Johannes Schramm da beyin tümörlerinin tedavisinde giderek daha fazla ilaç kullanmaya başladıklarını ifade etti. Prof. Dr. Schramm, “Özellikle tümörün küçültülmesine önemli bir rol oynayan ilaçlar, hipofiz adenomlarının tedavisinde yeni bir çığır açtı” dedi.
Epilepsi cerrahisinde de tıpkı Parkinson hastalığının tedavisinde olduğu gibi hastalara takılan küçük bir elektrot sayesinde epilepsi ataklarının önlenebildiğini anlatan Prof. Dr. Schramm, son 40 yıldaki gelişmeleri özetleyerek, birçok hastalıkta ölüm oranının yüzde 10’lardan yüzde 1’in altına indiğini sözlerine ekledi.
Basın toplantısına katılan isimlerden İsveç Karolinska Hastanesi Nöroşirürji Departmanı Başkanı Prof. Dr. Tiit Mathiesen tümörün biyolojik olarak daha iyi anlaşılabilmesi için teknolojik olanaklarla yeni yollar aradıklarını belirtti.