Glioblastoma
Glioblastoma
Glioblastoma, ya da diğer adıyla glioblastoma multiforme, bütün beyin tümörlerinin içinde en sık rastlanan primer kötü huylu beyin tümörüdür. Ayrıca bu tümör tedavi edilmesi en zor olan tümörlerden de biridir. Bu tümör beyin içindeki yıldız şeklindeki glial destek dokularından yani astrositlerden köken alan kötü huylu bir tümör yani kanserdir. Astrositler kan ile beyin arasındaki bariyerde çok önemli bir rol oynarlar. Kan-beyin bariyeri beyni koruyan bir filitre görevi görür. Bu tümör, bilinmeyen bir nedenden ötürü bir astrositin anormal bir şekil almasıyla başları. Bu anormal astrosit çoğalarak kendi gibi anormal astrositlerin ortaya çıkmasına neden olur. Aslında 4 tip astrositoma vardır. Bunlardan evre 4 olanı en kötü huyludur. Astrositoma evre 4, glioblastoma multiforme, glioblastoma veya GBM aynı kötü huylu tümörün ortak adlarıdır.
Glioblastoma Multiforme ne sıklıkla ve kimlerde görülür?
Bu tümör yaklaşık 100 000’de 5 kişide görülür. GBM bütün primer beyin tümörlerinin yaklaşık olarak %20-30’unu oluşturmaktadır. Genellikle 40-60 yaş arasında ve erkeklerde kadınlara oranla biraz daha fazla görülmektedir. Çocukluk çağındaki tümörlerin %10’dan azı glioblastomadır. Bu tümör her iki beyin yarım küresini de tutabilir, bu durumda beyin grafisinde “kelebek” görüntüsü tipiktir.
Glioblastoma Multiforme nasıl ilerler?
Glioblastoma multiforme genellikle ilk oluştuğu yerin 1-2 cm civarındaki çevre dokulara yayılır, ancak hemen hemen hiç bir zaman vücuttaki başka organlara yayılmaz. Bazıları yavaş büyüme eğilimindedir ancak daha sıklıkla çok hızlı büyüyen ve yayılan glioblastoma türü yaygın olarak görülür. Hızlı büyüyen türü 3-6 ay içinde bulgu verebilir.
Glioblastomada ortaya çıkan belirtiler nelerdir?
Glioblastomada en sık görülen bulgular baş ağrısı, hafıza kaybı, havale ve davranış değişiklikleridir. Bu bulgular tümörün hızla büyümesi sonucunda artan basınç nedeniyle ortaya çıkar. Tümör büyüdükçe, bası yaptığı yerin özelliğine göre bazı beden işlevlerinde kayıplar ortaya çıkabilir.
Glioblastomanın tanısı nasıl konur?
Glioblastomanın tanısı için hekim öncelikle nörolojik muayene yapar. Daha sonra CT ve/veya MRI ile tümörün yeri, büyüklüğü ve tipi saptanır. Tanının kesinleşmesi biyopsi ile mümkündür.
Glioblastomanın tedavisinde amaç nedir?
Glioblastoma tedavisinde amaçlar şunlardır:
- Tanının kesinleştirilmesi
- Şikayetlerin giderilmesi
- Potansiyel olarak tedaviye dirençli hücrelerin, onlar çoğalmaya başlamadan önce yok edilmesi
- Bağışıklık sisteminin baş etmesi gereken kötü huylu hücrelerin azaltılması
- Kötü huylu hücrelerin daha sonraki tedaviye daha duyarlı hale getirilmesi için oksijenli ortama maruz bırakılmaları
- Kötü huylu hücreler tarafından üretilen zararlı ürünlerin miktarının azaltılması
Bunları başarabilmek için genellikle cerrahi tercih edilir. Ancak en başarılı ameliyattan sonra bile mikroskopik düzeyde tümör hücreleri beyinde kalır. Bu durumda hekim bu hücrelerden mümkün olduğunca çoğunu öldürebilmek için ek bir tedavi önerecektir. Bu tedavi planı ya sistemik, yani bedende dolaşarak tümör bölgesine giden, ya da yerel, yani tümörün olduğu yerde etki eden tarzda bir tedavi olabilir.
Glioblastomanın tedavisi nasıl yapılır?
Glioblastomalar için tedavi seçenekleri şunlardır:
- Görüntüleme yardımıyla yapılan beyin cerrahisi. Burada amaç tümörün mümkün olduğunca büyük bir kısmının çıkartılmasıdır.
- Girişimsel MRI
- Yerel tedaviler: Yerel radyasyon uygulaması. Beyin içine iyot veya iridyum yayan bir takım maddelerin, sıvı radyoaktif madde dolu balonların yerleştirilmesi gibi bir takım yaklaşımlarla cerrahi sonrası beyinde kalmış olabilecek tümörün radyasyon ile yok edilmesine çalışılır. Yerel kemoterapi uygulaması. Karmustin ya da BCNU adındaki bir kemoterapotik ilaç içeren, kendinden eriyen bir takım maddelerin, cerrahi sonrasında beyin içine, tümörün çıkartıldığı yere yerleştirilmesi ile yerel kemoterapi uygulaması yapılabilir. Bu ilaç geleneksel olarak glioblastomanın tedavisinde kullanılmaktadır. Beyin içine 1-8 adet yerleştirilen bu maddeler 2-3 hafta boyunca ilacı salgılarlar. Bu tedavinin tümörü tam olarak iyi etmese de yaşamı uzattığı gösterilmiştir. Bu tedavinin yan etkileri tümörün çıkartılması için yapılan cerrahi ile aynıdır. Bu tedavinin diğerleriyle birlikte kullanılmasının etkinliği ile ilgili araştırmalar sürmektedir. Yeni tedaviler. Bunlar cerrahi girişim sonrasında beyin içine yerleştirilen, içlerine bir toksin ya da radyasyon yerleştirilmiş monoklonal antikorlar, ya da bir virüs aracılığıyla vücuda verilen gen tedavisi olarak sayılabilir. Toksin veya radyasyon yerleştirilmiş monoklonal antikorlar bir taşıyıcının içine yerleştirilip, ameliyat sırasında tümörün çıkartıldığı boşluğa yerleştirilir. Bu antikorların sadece “yabancı” olarak tanınacak kanser hücrelerini yok etmeleri beklenmektedir. Diğer deneysel tedavi yönteminde ise cerrahi sırasında alınan tümör hücreleri laboratuarda işlendikten sonra hastanın kanına enjekte edilmektedir. Bu, hastanın bağışıklık sisteminde özelleşmiş T hücrelerinin oluşmasına ve kan dolaşımına salınmasına neden olur. Daha sonra kandan bu T hücreleri alınarak cerrahi sırasında oluşturulan boşluğa yerleştirilirler. Gen tedavisinde ise kanser hücrelerini tanıyıp yok edecek genlerin laboratuar ortamında geliştirilmesine çalışılmaktadır. Bu genler “Truva Atı” yaklaşımıyla bir virüsün içine yerleştirilir ve vücuda verilirler. Henüz araştırma döneminde olan bu tedavilerden alınan sonuçlar umut vermektedir. Yüksek kesinlikli radyasyon cerrahisi – bu işlem için Gamma knife, modifiye doğrusal hızlandırıcı, proton ışınları kullanılır. Sadece tümöre ve çevresindeki alana radyasyon uygulanması normal beyin dokusunu radyasyonun yan etkilerinden korur. Radyasyon tedavisinin yan etkileri tümörün radyasyona direnç kazanması ve radyasyon hasarıdır.